Bedensel bir rahatsızlığımız oluştuğu zaman bunu evdeki ilaçlarla veya yakındaki eczaneye gidip ilaç tavsiyesi alarak geçirmeye çalışmak genellikle yaptığımız hatalardan biridir.  

Bu gibi sağlam dayanağı olmayan tedavilerden hiç fayda göremeyeceğimiz gibi ilave sağlık sorunlarına maruz kalabiliriz. 

Tıp fakültelerinde geleceğin hekimlerine hastalıklar öğretilirken bu hastalıklara karşı tedavide 

  • Uygun ilacı 
  • Uygun dozda 
  • Uygun sürede 
  • En düşük maliyetle  hedeflemek  anlatılmaktadır. 

 Uygun ilaç; Hastanın teşhisine, yaşına, cinsiyetine, mesleğine, ağırlığına, mevcut başka hastalıklarına, alışkanlıklarına ve kullandığı diğer ilaçlara uygun olan ilaç anlamına gelir.  Hekim reçeteye ilaç yazarken İlaçların sindirim sisteminde emilimini etkileyen faktörleri de göze alır. Bunlar; 

  • Sıvı ilaç şekilleri tablet, draje gibi şekillerden daha hızlı emilirler 
  • Midenin boşalmasını geciktiren katı, sıcak, yağlı besinler, ülser, heyecan, ayakta durmak ilacın emilmesini yavaşlatır 
  • Soğuk, sulu besinler, bol su içmek, hafif egzersiz, yatma pozisyonu, sigara içmek midenin boşalmasını hızlandırır 
  • İnce bağırsakların emilim yüzeyi midenin yaklaşık 1000 katıdır 
  • İlaçların bol su ile alınması emilimlerini artırabilir. Ağızdan ilaç alımlarında beraberinde tercih edilecek en iyi içecek sudur 
  • Ampisilin, tetrasiklin, levodopa gibi ilaçların emilimi besinlerden etkilendiği için aç karına alınması gerekir. 
  • İlaçlar büyük oranda karaciğerde kimyasal işlemlere tabi tutulur. Bu işlemleri sağlayan maddelerin miktarı kişinin genetik yapısına göre değişebilmektedir. Önümüzdeki yıllarda farmakogenetik adı verilen bilim dalında yapılan çalışmalar sonucunda kişinin gen haritası çıkarılıp buna göre ilaç seçmek söz konusu olabilecektir. 

İki veya daha fazla çeşit ilaç veya bir ilaç içinde birden fazla etken madde olan ilaç alındığı zaman bunlar sindirim sisteminden emilim, kandan vücuda dağılım ve böbreklerden atılım düzeylerinde birbirlerini etkileyebilirler. Modern tıpta bir reçetedeki ilaçların birbiriyle etkileşimini kontrol edebileceğimiz bilgisayar programları bulunmaktadır. Bu etkileşimler dikkate alınmadan çeşitli ilaçlar bir arada alındıkları veya bazı besinlerle alındıkları zaman birbirlerinin emilimini  azaltarak etkilerinin de azalmasına yola açabilirler. Bunun tersine birbirlerinin emilimini artırarak kanda istenmeyen düzeye çıkmalarına sebep olabilirler. Örneğin; 

  • Portakal, greyfurt ve elma suyu ile içilen kanser, kalp damar, yüksek tansiyon ilaçları ile bazı antibiyotiklerin etkisi büyük oranda azalabilir. Kanser, kalp-damar hastalıkları, enfeksiyonlar ve organ naklinin ardından vücudun organı reddetmemesi için alınan ilaçlarla bu meyve sularının içilmemesi gerekir. 
  • Özellikle greyfurt suyu bazı ilaçların bağırsaklardan atılımını sağlayan bir maddeyi engellemek suretiyle bu ilaçların atılamayıp kanda yüksek düzeyde kalmasını sağlayabilir. Bazı antihipertansif ilaçlar, kolesterol ilaçları (statinler), antihistaminik ilaçlar, ağızdan alınan terfenadin etken maddeli mantar ilacı ve uyku ilacı (benzodiazepin)’in greyfurt suyu ile beraber alınmaması konusunda ciddi uyarılar bulunmaktadır.  
  • Midede asit fazlalığına karşı kullanılan antasitler kansızlık için alınan demir, bir antibiyotik olan tetrasiklin ve mantar enfeksiyonlarında ağızdan alınan ketokonazole barsaklarda kimyasal olarak bağlanır ve emilimlerini azaltır
  • Alkollü içkilerdeki etanol sakinleştirici ilaçların, morfinin, uyku hali verebilen ve grip ilaçlarının bu etkilerinin çok daha fazla artmasına neden olabilir. Bunun sonucu olarak yürürken denge kuramama, bilinç bulanıklığı veya kazaya uğrama riskini artırabilir 
  • Romatizmal ağrılara karşı kullanılan non steroid antiinflamatuvar denilen ağrı kesici ilaçlar, ACE inhibitörü ve furosemid etken maddeli antihipertansif ilaçların ve pıhtılaşmayı önleyen antikoagulan ilaçların etkinliğini azaltabilir. 

Uygun doz; İlaçların büyük bir kısmı bitkilerden elde edilir ve bir dizi   kimyasal işlemden sonra etken maddeleri saflaştırılarak belirli bir doza indirilir. Başka bir deyişle ilacın zehirden farkı onun kullanım dozudur.  Yüksek dozda alınan etken madde vücutta zehir etkisi yapabilir, düşük dozda alınan etken madde tedavinin etkisiz kalmasına yol açar. Bu nedenle hekimin hastanın yaşına, cinsiyetine, ağırlığına v.b. göre belirlediği doz ölçüsünde ilacı kullanmaya dikkat etmeliyiz. 

Uygun süre;  İlaçların etkili olduğu kan düzeyini en iyi şekilde sağlamak ve sürdürmek için hekimin belirlediği  uygun aralıklarla ve süreyle almaya dikkat etmeliyiz.   

  • Özellikle antibiyotik kullanırken ilk birkaç antibiyotikten sonra iyileşme hissiyle kullanımı bırakıldığı zaman yani kısa süre ve az dozda kullanıldığı zaman hastalığa neden olan bakterilerin o ilaca karşı direnç geliştirebilmelerine yardım etmiş oluruz. 
     
  • Her hastalığın tedavi süresi kendine özgüdür. İlaç kullanımını erken kesmek tedavinin yetersiz kalmasına neden olur. Tersine tedaviyi hekime danışmadan uzatmak vücudun ilaca gereksiz yere daha fazla maruz kalmasına neden olur ve bundan başta karaciğer ve böbrek olmak üzere çeşitli organlarımızın zarar görmesine neden olabilir 
  • Bazı ilaçların günün bazı saatlerinde alınmasının etkinin oluşmasında daha fazla avantaj sağladığına dair bulgular vardır. Kronofarmakoloji adı verilen bilim dalında bu konudaki araştırmalar devam etmektedir. 

Düşük maliyet; Yurdumuzda ilaç harcamaları sağlık için yapılan harcamaların yarısını oluşturmaktadır. 2009 yılında ilaç harcaması için sosyal güvenlik kurumları 17 milyar TL ödemiştir. Hastalıkların tedavisi yalnızca ilaçla olmayabilir. Küçük cerrahi girişimler ve fizik tedavilerle de  hastalıklar tedavi edilebilir veya  ilaç tedavisi gerekmeyen durumlar olabilir. Böyle durumlarda hekimin önerilerine kulak verip  ilaç kullanmadan iyileşebiliriz. Doktorumuz reçeteye sürekli kullandığımız ilacın ucuz eşdeğer olanını yazdığı zaman buna uymayı tercih etmeliyiz. Eşdeğer ilaç demek etken maddenin her açıdan diğer ilaca eşit olduğu ilaç demektir.